resim
Thomas Tuchel
Görev:Teknik Direktör
Takım:Bayern
Yaş:50
Uyruk:Almanya
  • 122
    ne kadar yüzeysel bir memleket olduğumuzu yüzümüze vuran teknik adam. kendisini tanımıyorum. zaten gittikçe de futboldan uzaklaşıyorum. ama bir teknik direktörle nasıl çalışılır?

    oturur konuşursun, projelerin birbirine yakındır. futbol mentaliten yakındır. oynatılmaya çalışılan futbol paraleldir. düşünceleriniz vardır uyar, uymaz. belli bir tip ararsın teknik direktörlük için. uygununu bulduğunda oturup imzalarsın. oysa bizde bakılan ilk şey etiket. neden? çünkü yüzeyseliz. bu, aynı ürünü bakkal sattığı için almayıp, marketten almak gibi bir şey. üzerine adidas etiket vurulunca cazip gelen sıradan bir tişört gibi mesela... taraftarı yönlendiren bu. ismi olsun. bu mantıkla terim milan'ın başına geçmezdi, kloop orta sıra takımlarda debelenip dururdu. guardiola direkt barcelona'dan başladı. enrique kasımpaşa'ya layıktı. oysa bu adamların hepsinin karakterleri kulüpleriyle uyuştu ya da uyuştuğunu düşündükleri için teknik direktör yapıldı. terim'in etiketi milan'a yeter miydi? uefa şampiyonu olmuş doğu avrupalı bir teknik adam. aynı kariyerde biri galatasaray'a gelse bu sözlük onu da kabul etmez. ne bileyim mesela yunanistan ligi'nde dört kere üst üste şampiyon olup uefa kupası alan, fiorentina'da kupa finali oynayan bir adam gelse kabul eder misiniz? bence edilmez.

    öte yandan kariyerli antrenör de beğenilmiyor. mancini beğenilmiyor mesela. rijkaard beğenilmiyor. kimse beğenilmiyor. bunları beğenmeyenlerin kriterleri nedir merak ediyorum. ismi olsun mu? bu mu? işe bir işçi alınacağı zaman bakacağınız ilk ölçüt bu mu? bence bu düpedüz iş bilmezlik. başka bir şey değil. bu adamların aynaya bakıp "ben kimim?" diye sorması gerek. sen beğenilesi misin gerçekten mesela?

    galatasaray 1996'dan beri bugüne kadar hiçbir zaman yanlış hocayla çalışmadı. lucescu, gerets, feldkamp, rijkaard, skibbe, hagi, tekrar terim, mancini... bunların hepsi ayrı ayrı çok değerli isimler ve hepsi galatasaray için doğru isimlerdi. ama bu teknik direktörlerden doğru düzgün yönetilen bir tek adam var mı allah aşkına? tek bir yönetim bu teknik direktörlerden biriyle doğru düzgün bir proje geliştirdi mi? jardel'i helikopterle indirmek, ali lukunku'ları takıma doldurmak, para verip transfer yapmak dışında tek bir proje geliştirebildik mi? skibbe, doğru düzgün orta saha futbolcusu olmayan takımla iki maç kötü oynadı diye yardımcıları görevden alınarak mı yönetilecekti? rijkaard'a istemediği halde misimovic zorlamasıyla mı?

    önemli olan yönetimin futbolu organize yeteneği. altyapısıyla, futbolcu ilişkisiyle, takım bütünlüğüyle... yoksa tuchel gelmiş, van gaal gelmiş, hiltzfeld gelmiş bu çok önemli değil. önemli olan yönetimin bir fubol vizyonu olması. ben galatasaray'da bu vizyonu göremiyorum. faruk süren'den sonra bir an için bile olduğunu da düşünmüyorum. taraftarda da yok. çoğu terim ve lucescu arasında sıkışmış. isimlere sıkışmış. dünyada başka adam yok sanki. oysa futbol bu kadar dar değil, dünya bu kadar dar değil. bizim yaptığımız şey futbolu, futbol dünyamızı daraltmaktan başka ne ki?

    önemli olan bir futbol fikri. oysa tribünler geçici başarılara tapan şımarıklarla dolu. mourinho'nun dediği gibi "sosisli sandviç yiyorlar ve gol bekliyorlar." galatasaray taraftarının profili de gözümde bu... fazlası değil. bence ortalamanın üstünde bir niteliği yok galatasaray taraftarının. 90'lardaki niteliksiz fenerbahçe taraftarının aynısına dönüştüler 2000'den sonra. bu ıslıkçı gürûhun inşa edecek sabrı yok. çünkü çoğunun inşa edecek, yaratacak vizyonu, donanımı yok. kaçı bir şey yaratmaya çalışmış ki hayatında? gerçekten merak ediyorum. ilk maçta adam ıslıklayan bu insânâtın kaçı bir ağaç büyütmeye çalışmış, kaçı bir hikâye yazmış, kaçı yaralı bir hayvanı evine alıp iyileşmesi için beklemiş? kaçı sıfırdan birine dil öğretmiş? kaçı birine okumayı yazmayı sevdirmiş? gerçekten merak ediyorum.

    tuchel'in de kariyeri yokmuş. lucescu'nun da yoktu. şimdi lucescu diye yalvarıyorlar. oysa galatasaray'ın yapacağı en doğru iş bir teknik direktörle beraber büyümek. kulüp en parlak yıllarını hep böyle anlarda yaşadı. tarihe bakın diyeceğim, ama böyle bir alışkanlığı yok çoğunun. olsa zaten kariyerden başka bir kriterleri olurdu. bu kadar yüzeysel ve sığ olmazlardı.

    tuchel içinse: kendisi bizimle çalışırsa, "taraftar ne istiyorsa ben onu yapıyorum." diyen bir başkanla kendisine kolay gelsin. iki yenilgiden sonra mancini'yi ilk maçta ıslıklayanlar onu da ıslıklamaya başladığında başkan "hmmm" diyecek "taraftar kelle istiyor." kolay gelsin gerçekten. başka bir şey demiyorum.
App Store'dan indirin Google Play'den alın