resim
Ünal Aysal
Görev:Başkan
Takım:-
Yaş:82
Uyruk:Türkiye
  • 10161
    ünal aysal'ın başkanlığı hakkında, özellikle ocak 2014'ten sonraki dönemi için, olumlu bir şeyler söylemem mümkün değil. ocak 2014'te yapılan ve pek çok soru işareti barındıran dokuz transfer, haziran ayında aniden mancini ile yolların ayrılması, anlamsız bir prandelli tercihi, kurulan kötü bir kadro, bütün branşlarda sezon açılmışken ve işler galatasaray için kötü giderken sudan sebeplerle alınan ani bir seçim kararı vs. bunlar hiç güzel şeyler değildi. ünal aysal futbolda ve basketbolda 2014-2015 sezonunda başarılı olamayacağını eylül 2014'te anlamıştı. yolun sonuna gelinmişti. "başarısız başkan" yaftasını yemeyi gururuna ve kibirine yediremediği için, ani bir manevra ile istifa etti. galatasaray'ı çok zor bir durumda bıraktı. o günden sonra da, başta ekim 2014'te kulübe hediye edeceğine söz verdiği "galatasaray global" projesi olmak üzere, hiçbir konuda galatasaray'a en ufak bir desteği olmadı. ekim 2014 - mayıs 2024 arası on yıllık dönemde ünal aysal seçim zamanlarında düzenlediği yemeklerden ibaret bir kuru gürültüdür sadece. bu meselenin benim açımdan bir tarafı. bu değişmez benim gözümde. ünal aysal çok da doğru bir insan değildir galatasaray için.

    meselenin üzerinden seneler geçmesine rağmen hala epikleştirilmeye çalışılan bir de fatih terim tarafı var. aysal'ın fatih terim ile ve hatta o olaydan bir sene öncesinde oktay mahmudi ile yol ayrılığına gitmesinde benim açımdan hiçbir sıkıntı yoktur. her iki yol ayrılığında da sergilediği yöntem hoş değildi, nezaket barındırmıyordu ama galatasaray spor kulübü başkanlarının futbol gibi, basketbol gibi temel branşlarda çalışacağı insanları seçme özgürlüğüne sahip olmaları en doğal haklarıdır. fatih terim ağustos 2013'te türk milli takımı teknik direktörlüğü pozisyonu için bir teklif almıştır. teklif bir süre için kısa vadeli ama esasta uzun vadeli bir teklifti. bunu teklifin gerçekleştiği gün de bütün futbol kamuoyu biliyordu. ünal aysal için fatih hocaya söz gelimi ınter kulübünden bir teklif gelmesi ile, milli takım'dan teklif gelmesi arasında bir fark yok. bu aysal'ın hocayı sevip sevmemesinden bağımsız bir durum; aysal için konu profesyonel bir iş teklifinden ibaret, duygusal bir yönü yok. bu duygulardan arınmış tamamen profesyonel bakış açısına katılırsınız katılmazsınız; ben de konuya aysal gibi bakanlardanım, ama farklı yaklaşanlara da saygı duyarım. aysal türk milli takımının teklifi hakkında fatih hocayla görüştü ve hocaya ne yapmak istediğini sordu. hoca da "ben galatasaray'da devam etmek isterim" dedi. bu görüşmeyi, bu görüşmenin içeriğini her iki taraf da pek çok defa doğruladı. ama hocanın planında türk milli takımı ile galatasaray'ı birlikte çalıştırmak vardı. 4 maçlığına veya 4 aylığına değildi bu plan, hocanın düşüncesi uzun vadeliydi. fatih hocanın o dönemki düşüncesine saygı duymakla beraber, bir galatasaray başkanı bu plana uymak, sadık kalmak zorunda değil. fatih hoca böyle olsun istiyor diye, galatasaray başkanı da aynı şekilde düşünmek veya davranmak mecburiyetinde değil.

    2012-2013 sezonunda "galatasaray'da bana 24 saat yetmiyor", "mevzu galatasaray ise gerisi teferruattır" diyen fatih hoca milli takımın teklifinden sonra "aslolan galatasaray'sa, var olan da türkiye'dir" gibi garip, anlamsız metaforu ortaya atmıştı hatırlarsanız. bu noktada sözleşmeli teknik direktörünün milli takım ile galatasaray'ı aynı anda çalıştırma fikrine karşı olan bir başkanın bir karar vermesi en doğal hakkıdır. hatta haktan öte mecburiyetidir. milli takımın görev teklifini kabul eden, göreve başlayan, milli takımın başında euro 2014 eleme maçlarına çıkan, bir yandan da galatasaray'ı çalıştıran bir teknik direktör var ortada. bu tablodan ben de hiç memnun değildim açıkçası o dönem, galatasaray part-time çalışılacak bir kulüp değildir çünkü. ben ve birçok galatasaraylı ne olacak, ne yapılacak diye düşünürken; aysal icraata geçti ve konuyu kesti attı. yapılması gerekeni yaptı. tekrar söylüyorum, üslup ve yöntem hiç hoş değildi, ancak kararda bir yanlışlık yoktu. karar alınması zorunlu bir karardı. "terim demirören'e şunu demişti", "aysal terim'e eleman demişti", "o şunu yapmıştı", "bu bunu yapmıştı" gibi detaylarda boğulmanın hiçbir gereği yok konuda. fatih hoca galatasaray'da iki sene üst üste şampiyon olduktan sonra ve kulüp ile bir sene daha sözleşmesi mevcut iken, başka bir yerden teknik direktörlük teklifi aldı. bu teklif italya'dan, ispanya'dan veya başka bir avrupa ülkesinden gelse idi, hocanın "ben galatasaray ile x takımı beraber çalıştırmak istiyorum" demek gibi bir hakkı olacak mıydı? olmayacaktı. ama teklif milli takımdan olunca, hocanın 2009'lardan beri dillendirdiği fikrini hayata geçirme şansı ortaya çıktı: milli takım ile galatasaray'ı birlikte çalıştırmak. ben bir taraftar olarak bu düşünceye kesinlikle katılmıyorum örneğin. katılan galatasaraylılar olabilir elbette. ama başkan da fatih hocanın bu fikrine en başından beri karşı idi. hoca o noktada bir tercih yaptı, milli takımın teklifini kabul etti. teklifin uzun vadeli olduğunu, milli takımdan ayrılamayacağını bile bile kabul etti (bu gerçeği kendimize itiraf etmemiz lazım). hoca galatasaray'daki gücünün, hatrının ve taraftarın oluşturacağı baskının ünal aysal'ın direncini kıracağını düşündü muhtemelen. aysal'ın rest çekeceğini öngöremedi sanırım. aysal ise başka bir yolu seçti ve hocaya rest çekti. hoca ile yolları ayırdı. hoca milli takıma gitti, sudaki bulanıklık ortadan kalktı, galatasaray da önüne bakmaya çalıştı. tablo bu kadar net, bu kadar açık. bu tabloda nasıl ünal aysal hain, fatih terim kahraman oluyor ben anlamlandıramıyorum. ortada iki tane kendi doğruları doğrultusunda hareket etmek isteyen birey var. ikisi de kendi bildiğinden, inandığından şaşmadı. ortaya da bir takım sonuçlar çıktı. bu kadar basit. aysal'ı bu konu üzerinden itibarsızlaştırmanın veya taşlamanın bir gereği yok.
App Store'dan indirin Google Play'den alın