• 26
    futbolda tek bir doğru yoktur. günümüz artık hız çağı, her şey çok çabuk değişiyor, haliyle bu futbola da yansıyor. sistemler, anlayışlar çok çabuk değişebiliyor. eskiden bir taktiğin panzehirinin bulmak yıllar alırdı şimdi bir sezon yetebiliyor bazen. tabii bir de şans faktörü var. şöyle ki barcelona istediği kadar altyapı yatırımı yapsın bir messi daha 100 yıl sonra belki denk gelir ya da ne bileyim, xavi iniesta ikilisine benzer bir ikiliyi denk getirmesi belki bir daha hiç mümkün olmayacak.

    tek bir doğru yok futbolda(basketbol için de derim bunu) sürekli kendini yenilemek, geliştirmek zorundasın. herkesin dilinde bir pres sevdası. 2000 yılının galatasaray'ı çok iyi bir takımdı evet ama o takım şu an günümüzde olsa aynı sonuçları alabilir miydi bilinmez. çünkü rakipler artık o rakipler değil. bugün bırak avrupa takımlarını, türkiye ikinci lig takımları bile seninle oynarken geriden pasla çıkamyı deniyor mesela, topa vurmuyor kaleci.

    biz hep o takımı hatırlayıp presimizle boğuyorduk diyoruz da presi kırmak gibi bir düşünce de pek yoktu ki. 20 yıl önce takımlar bugünkünden daha farklı anlayışlar ve planlarla sahadaydılar normal olarak. belki bugün okan'ın, hakan'ın, emre'nin müthiş presi 3 doğru pasla kırılacaktı. kaldı ki hagi de o prese katkı veren bir adam değildi. günümüz futbolunda savunmada bir kişinin eksik olması ne kadar kaldırılabilir bir şey mesela?

    geçmişe takılıp kalmak zaman zaman bazı konularda* benim de yaptığım bir hata ama yapmamak gerek. bu konuda ben fatih hoca'ya hayranım. bu yaşına rağmen, geçmişteki onca başarısına rağmen körü körüne o reçeteyi uygulamaya kalkmıyor, çağa uygun yeni şeyler deniyor ve bu yüzden ligi 4. 5. bile bitirse bende arkasında durulması gerektiği düşüncesi yaratabiliyor.

    iki güzel alıntı yapacağım;

    --- alıntı ---

    hiçbir zaman onun yerini dolduramadık. ama farklı yeteneklere sahip başka insanlar bulduk; bunun bir kaybı telafi etmenin iyi bir biçimi olduğunu anlamak yıllarımı aldı. (futbol ateşi, nick hornby, sel yay. sf. 123)

    --- alıntı ---

    --- alıntı ---

    az zamanda çok ve büyük işler yaptık. bu işlerin en büyüğü, temeli türk kahramanlığı ve yüksek türk kültürü olan türkiye cumhuriyeti’dir. bundaki başarıyı türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak kararlılıkla yürümesine borçluyuz.
    fakat yaptıklarımızı asla yeterli görmeyiz. çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak zorunda ve kararlılığındayız. yurdumuzu dünyanın en bayındır ve en uygar memleketlerin seviyesine çıkaracağız. milletimizi en geniş rahatlık, araç ve kaynaklarına sahip kılacağız. millî kültürümüzü çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkaracağız.bunun için, bizce zaman ölçüsü, geçmiş asırların gevşetici anlayışına göre değil, asrımızın hız ve hareket kavramına göre düşünülmelidir. geçen zamana oranla, daha çok çalışacağız. daha az zamanda, daha büyük işler başaracağız.

    mustafa kemal atatürk-onuncu yıl söylevi

    --- alıntı ---

    1933 yılında hızdan bahsetmiş adam. iki alıntıyı birlikte düşünürsek bir kaybı(oyuncu, sistem ya da sevgili belki) telafi etmenin yolu onun bıraktığı boşluğu aynı şekilde dolduracak bir şey bulmak değildir. yeni oyuncular, yeni sistemler mümkün, bir şeye takılıp kalmamak gerekir. kaldı ki bu hız çağında takılıp kaldığınız o şeyin işe yararlılığı çok uzaklarda kalmış da olabilir. biz fatih terim ve müthiş pres oyunu ile şampiyonlar liginde gruptan çıkamadık ama o pres oyununun en önemli parçalarından hakan şükür'ün yokluğuna rağmen lucescu'nun bambaşka bir oyunu ile şampiyonlar liginde o dönemki statü gereği oynadığımız grupların ikisinden de çıktık. fazla uzattığım bu yazıyı güzel bir taktiksel inceleme ile nihayete erdiriyorum.

    http://plasedergi.com/...cir-mi-antimadde-mi/
  • 27
    şu an dünyanın en iyi oynayan takımlarının ustaca yaptıkları ve bu sayede rakip savunmaları "patlattıkları" oyun sistemi.
    burada patlatma tabirini özellikle kullanıyorum, çünkü gerçekten bir hata sonucu patlama, infilak etme durumu söz konusu.
    rakibi üçüncü bölgede kaleciden itibaren baskı altına alıp, hataya zorlamak bu sistemin ilk şartı.

    bu videoda tiki-taka'nın en iyi uygulayıcısı barselona''ya karşı yapılan ve barça'nın oyun düzenini imha eden gegenpress örneğini görüyoruz:
    https://youtu.be/h7Oq3GcTMT0

    gegenpress için gerekli olan en temel özellikler üst düzey fiziksel dayanıklılık, yüksek tempo, takımın üçüncü bölgede kaleciden itibaren baskı uygulaması, savunma hattının önde kurulması ve takım boyunun 40 metreyi çok fazla geçmemesidir.
    tabii tüm bunları yaparken oyuncular sahaya doğru yerleşmeli, kademe zamanlaması doğru yapılmalı ve top kazanıldığında çok hızlı bir kontraya çıkıp rakip defansı cezalandırabilmelisiniz.
    bu oyun modeli riskli gibi görünse de, doğru uygulayabildiğiniz zaman rakibinizi çok zor durumlarda bırakmak, gol vuruşlarını iyi yaparsanız yüksek skorlar almak da mümkündür.

    burada da liverpool'un uyguladığı gegenpress örneğini var:
    https://youtu.be/jErgO64g31Y

    şu an dünyadaki en iyi uygulayıcıları bayern münih ve liverpool olmakla birlikte, avrupa'daki pek çok takım gücü nispetince bu sistemi uygulamaya çalışmaktadır.

    barselona tiki-taka ile zirvedeyken, gegenpress bu sistemin panzehiri olmuş ve mevcut en iyi oyun planı haline gelmiştir. seyir zevki çok yüksek olan bu oyun modelini şu an türkiye'de deneyen takım yoktur.
  • 31
    şu oyun tarzını benimseyen bir liverpool'a karşı, nasıl oynanmaması gerektiğinin uygulamalı olarak gösterildiği bir maç oynandı dün. (bkz: 28 eylül 2020 liverpool arsenal maçı)

    arsenal, altı pasta bile pas yaptı. bir değil, iki değil, üç beş değil, belki 50 defa yaptılar bu çıkış denemesini. 47-48'ini de kaybetmişlerdir.

    oynamak zor ama karşı koymak daha zor.
  • 32
    kontr-pres, kontra-pres ya da şok pres. aslında "pres" kelimesi yerine de baskı demek daha iyi bir çeviri için gerekli olabilir. ancak kendisini tanımlarken düşülen daha büyük bir hata var ki o da sürekli baskı yapılan oyun sistemiyle karıştırılması. gegenpressing denilen şey sürekli baskı kurma hali değildir. topu rakibin oynamasına izin verirsiniz ve doğru anlarda baskı yaparak onları hataya zorlarsınız. böylelikle de 90 dakika boyunca üst düzey efor sarfetmek yerine oyunun sadece belli bölümlerinde bu mücadeleyi verirsiniz.
  • 33
    rakip karşısında pozisyon üretilemediği durumlarda, oyun sistemi gereği topu rakibe bırakarak yüksek pres sayesinde rakibin hata yapmasını sağlayarak gol bulunabilir. sistemin genel mantığı bu yönde. yerleşmiş savunmaya karşı hücum yapmak yerine, çıkmaya çalışan, sahaya yayılmış rakibin hatasından faydalanmak daha faydalı olabiliyor. dayanıklılık ve sürat gerektirir.
  • 34
    yüksek tempolu oyuna uygun futbolcularla oynanabilecek sistem.
    forvette hakan şükür veyajohan elmander, orta sahada okan, emre, suat veya melo, xelçuk, engin, defansta popescu veya ujfalusi varsa oynayabilirsiniz. nitekim fatih hoca en doğru şekilde oynattı bu sistemi.
    ancak elinizde falcao, diagne, arda, feghouli gibi adamlar varsa bu sistemi kullanmayı aklınızdan bile geçirmemeniz çok doğaldır.
  • 35
    az önce 30 eylül 2020 bayern münih borussia dortmund maçını izledim.

    dakika 80 olmuş, bayern takımı hâlâ köpek gibi baskı yapıyor.
    nitekim bu baskı esnasında thomas delaney bir anlık boş bulunup topu kaybetti ve joshua kimmich topu çalarak golü attı.
    https://streamable.com/tgfh98

    tüm bunlar birkaç saniye içerisinde yaşandı anasını satayım, birkaç saniye ya, bir kaç saniye.
    yani azıcık bile olsa dikkatsizliğin affı yok.

    ahh ah, kim icat ettiyse bu rakibe baskı işini, onun allah bin türlü cezasını vermesin, benim futboldan aldığım zevkin içine ediyor bu önde baskı, gegenpres hede höde şeysi.

    bu meret yüzünden artık maçlarda şöyle güzel çalımları nadiren izler olduk.
    https://youtu.be/7rt55ohpfA0

    niye?
    çünkü topu ayağında tutan adama rakip takımdan en az 2-3 kişi beyin görmüş zombi gibi saldırıyor amk!
    teke tek gelen yok; delikanlılık, mertlik falan bitmiş artık.

    yav bir durun arkadaş, bir durun amk yerinde de az bir düşünsün adam, az bir top sürsün, az bir çalım atsın da göz zevkimiz yerine gelsin.

    bu kontrolsüz enerji ve agresif pres yüzünden artık bir gheorghe hagi gibi, ne bileyim bir roberto baggio gibi futbolu aklıyla oynayan oyuncu yetişmiyor maalesef.

    galatasaray futbol takımının ligde şampiyon olmasına rağmen avrupa kupalarında, görece düşük bütçeli takımlarla oynadığı maçlarda dahi başarısız olmasının sebebi de bu baskı karşısında çözüm üretememesi, selçuk inan çaresizliği içerisinde sürekli yana ve geriye oynamak zorunda kalıp, hücum aksiyonu yaratamamasından kaynaklanıyor işte.

    düşünmeye vakit yok, hızlıca topu ayağından çıkarmak zorunda kalıp kısır bir döngü içinde kayboluyorsunuz hep.

    meşin yuvarlak dediğin şey ateşten bir kor artık; tutmaya çalışsan ayağını yakıyor, rakibe bıraksan gönül razı gelmiyor.

    senin gözün kör olsun modern futbol, ben 90'lara geri dönüyorum artık, ne halin varsa gör.
App Store'dan indirin Google Play'den alın