• 6
    tudor'un hoca olmadığına inanıp, karşıt fikirli yazarlar için dalga geçercesine entry giren 10. nesil yazar.
    serie a'da başarılar yakalayıp fransa'nın köklü kulüplerinden marsilya'nın başına geçen mamafih uefa şampiyonlar ligi oynayacak olan teknik direktör için hoca mı değil mi onayını kenny'den almamız gerek galiba.
    türkiye'de 80 milyon teknik direktör, 80 milyon futbolcu var maalesef.
  • 7
    (bkz: bstins0n/#3416353)

    entry'sinin özellikle şu kısmı ile yarmıştır.

    --- alıntı ---

    sedat peker bile videolarında edit olarak kullanıyor şarkılarını, büyümemeleri imkansız.

    --- alıntı ---

    bu güzel yazarın rumuzunun kenny falan değil, michael scott olması lazım. the office'in türkiye uyarlaması yapılırsa bu paragraf noktasına dokunulmadan yer almalı. çok ciddiyim.

    eline sağlık.
  • 10
    fatih hocayı galatasaray'dan daha büyük gören yazar. 20 yıldır neden bu halde olduğumuzun özeti şeklinde bi yazı yazmış aslında, galatasaray gibi bi kulübten fatih terim gibi bi efsane çıkmıştır yakışan da odur ama fatih hoca galatasaray kulübünden büyük değildir. galatasaray her zaman büyük bi kulüptü, fatih hoca olmasaydı da öyle olacaktı.
  • 13
    (bkz: #3462533)

    öncelikle olumlu ya da olumsuz görüş bildiren tüm arkadaşlara teşekkür ederim. normalde kendi nick altıma pek yazmak tarzım değil, hatta gidip bi başkasının nick altına da yazmam, en fazla gider mesajlaşırım ama burda biraz konunun yanlış anlaşıldığını düşünüyorum.

    anlatmak istediğim şey fatih terim > galatasaray değildi. ben başarı odaklı bakarım her şeye. kendisinin başarılarını çıkarırsak 8 lig, bilmem kaç türkiye kupası, uefa ve dolayısıyla süper kupa, şu an beşiktaş’ın altına iniyoruz başarı olarak. bu matematiksel bir gerçektir. terim sonrası 4 kere şampiyon olmuşuz. lucescu, gerets, kalli ve hamza dönemlerinde. yani kendisinden sonra da pek başarılı olamamışız.

    şu an aynı başlıklarda alex ferguson var. özlemle anılıyor. güzel bir tesadüf oldu. ferguson sonrası manu’nun halini görüyoruz. hiçbir ingiliz taraftar ferguson’u manu’dan büyük tutamazsın diyemez özlemle anıldığında. onlarda da aynı şey. ferguson’u çıkart, manu epl’de 4. büyük falan. ben dediğim gibi başarı odaklı bakıyorum bazı şeylere.

    değilse kulüp yine büyük. not. forest da büyük kulüp, goteborg da. önemi olan bu büyüklüğü güncel tutmak, mazide kalan hoş bir seda olarak anılmamak.

    yanlış anlaşılmadan dolayı özür dilerim. dikkatli okunursa yazdığım, ne demek istediğim kolayca anlaşılır bence.

    edit: bu arada stadyumda ilk izlediğim maç 98’de iç sahada oynadığımız galatasaray altay maçı. 3-1 kazanmıştık. hagi, biri 30 metreden olmak üzere 2 tane sallamıştı, diğer golü de suat atmıştı kafayla. keşke dediğiniz kadar genç olabilseydim ama değilim ya ):
  • 15
    (bkz: #3558425) kendisi stadyumlara siyaset sokulmasını istemiyor ama önümüzdeki aylarda stadyumlarda da, televizyonlarda da, diğer kamusal alanlarda da birtakım insanların yuhalandığını görmek zorunda kalacak. bir hükümet karşıtı olarak buna sabır göstermesi zor olabilir ama dayanacabileceğine inanıyorum.

    ayrıca akp hükümeti galatasaray'dan 2019-2020 (kısmen) ve 2020-2021 şampiyonluğunu tamamen çalmışken taraftarın hükümet istifa sloganını şımarıklık olarak nitelendirmesi de çok tuhaf bir durum. "nef stadında verilecek tepkiye de aynı cevabı veririm" diyor, eğer statta hükümet istifa diye bağırmayı planlıyorsanız şımarık bir galatasaray taraftarı olarak ondan özür dilemelisiniz.

    kenny'nin rahatını bozmaya ne hakkımız var, hepimiz titreyip kendimize gelelim lütfen.
  • 16
    (bkz: #3558425) arkadaş olayı yanlış anlamış sanırım. tribünde bağıran binlerce taraftar 21 senelik iktidardan bıktıkları için, her sene yaşanan onlarca felaketten ve felaketlerin hiçbir zaman doğru yönetilemediğinden bıktıkları için vs tepkilerini koydu. yani bir zahmet kimse orada “ama bizim kulübümüze çok fazla yardımı dokundu” diye düşünmez, düşünmemeli.

    bu kadar insan topluluğunun bir araya geldiği tek yer stadyumlardır ve etkili bir protestonun yapılacağı en önemli yerlerden biridir stadyumlar. o yüzden sonuna kadar destekliyorum stadyumlardaki protestoları. stadyumlara siyaset girmesin, sinemaya girmesin, tiyatroya girmesin, diziye filme girmesin, sosyal medyaya girmesin. oldu paşam senin gönlün nereye isterse oraya girsin siyaset :d
  • 18
    galatasaray'ın son 10 senesi zoraki de olsa 20 senedir sürdürülen bir kadıköy kabusu vardı hatırlarsınız. neler neler yapıldı da gidildi maç öncesinde. gerets döneminde klasik müzik dinletileri olsun, mondi'nin mum yakmaları olsun, ata demirer'in maç öncesi stand up şovları olsun, neler neler. yaşları yeten bilir zaten. her sene değişik ritüellerle gidilir, çoğunlukla hüsranla dönülürdü, bazı maçlar hezimetle biterdi.

    maç öncesi kulübün sosyal medyasında ''o sene bu sene'' türünde paylaşımlar yapılır, yöneticiler iddialı konuşur, sokak röportajlarında taraftarlar gaza gelir, baros'lu, arda'lı, kewell'li, keita'lı dönemlerde 5 atarız rüyalarına girerdi, o maçtan da 4 yeyip gelirdik.

    bir de kadıköy kabusunu bitirdiğimiz maç öncesi paylaşımına bakalım;

    (bkz: 23 şubat 2020 fenerbahçe galatasaray maçı)

    https://www.youtube.com/watch?v=e878bjnGUnA

    ne kadar sıradan görüntüler di mi? mesela bu görüntüler için ztk maçı öncesi antrenmandan kesitler dense ben inanırdım. rahmetli mustafa cengiz sadece fetih suresini okuyarak derbi maçını yorumlamıştı. o maçta muazzam bir oyun ortaya koyduk ve maçı kazandık. sakinlik kazandı.

    bir şeyi gözünde ne kadar büyütürsen aslında o şeyle değil kendinle savaşırsın. insanın kendisiyle olan savaşından galip ayrılması imkansız bana göre. farklı bir kesit aktaracağım şimdi;

    dönelim 2013'e. üniversitedeyim. beşiktaş'ta oturuyoruz. akaretlere yürüme mesafesiyle 1 2 dakikalık bir lokasyondayız. gezi parkı olaylarının alev aldığı günler. polisin attığı biber gazının tüm mahalleyi etkilediği günler. olaylarda polisten kaçanları evimize alıp ilgilendiğimiz zamanlar. gösteriye katılanları bildiğin evimize alıp, tedavi edip sokağa salıyorduk. o süreçten sonra da bir birlik beraberlik söz konusuydu. istanbul united falan. başbakan drogba. güzel günlerdi. maalesef o olaylardan sonra da soma maden kazası meydana geldi. yüzlerce canımızı kaybettik. bir tane bile istifa olmadı. onu bırak, bir sonraki seçimde soma'da akp oyları arttı. sosyal medyada millet oradakilere sövmeye başladı. neredeyse rahmet değil lanet okuyacaktı insanlar.

    2007'de cumhuriyet mitinglerini hatırlıyorum. kesin gideceklerdi. anayasa bile değişti onun üzerine. ben şu an hangi rejimle yönetildiğimizi bile bilmiyorum. başkanlık seçimi kazanılınca başkanın yetkilerini bile bilmiyorum. bilmek de istemiyorum.

    demem o ki, bir şeyle ne kadar uğraşırsanız, o şeyi o kadar yenilmez yaparsınız. ben bunca hayat tecrübeme dayanarak bunu öğrendim. 2019 belediye başkanlık seçimlerinden önce ekrem imamoğlu'nu beylikdüzü'nde oturan vatandaşlar hariç çok az kişi tanıyordur. seçimi kazanmasını kimse beklemiyordu. gayet sakin bir adamdı. kendisine yapılan eleştirilere de aklı selim bir şekilde karşılık veriyor, bu hareketleriyle de karşı tarafın bile sempatisini kazanıyordu. ne oldu? seçimi tekrarladılar, 800k fark yediler. peki, iktidar partisini destekleyenler bile ikinci seçimde neden kendisine oy verdi? adam mazlumdu çünkü. mazlum oluşunu da bağırarak, hakaret ederek değil, gayet aklı başında bir şekilde dile getiriyordu. sakin bir adam.

    sakinlik her zaman kazanır. mustafa kemal atatürk, kurtuluş savaşı zamanında eğitim toplantılarına giderdi, daha savaşın ortasındayız, ortada bir ülke yok ama adam öğretmenlerin katıldığı toplantılara katılıyor, savaş zamanı bile yüzlerce kitap okuyor. kafasındaki cumhuriyeti zaten savaş öncesinde kurmuş. ne padişaha sallıyor, ne de halifeye. sallıyor ama agresif bir tavırla değil, çünkü farkında, bu halkı yüzlerce yıl o hanedan yönetildi. bir alışkanlık söz konusu.

    demem o ki, sen değil stadyumdan, istersen ali koç gibi megafonla ülkeye seslen, bu seçimi kazanamazsın. sakin olursan, planını yaparsan, halka kendini anlatırsan zaten gerisi gelir. hatta bazen anlatamana bile gerek kalmaz, olaylar kendiliğinden gelişir. istanbul seçimlerinde böyle oldu mesela. halk anlamaz falan deme. mustafa kemal, 100 sene önce yapmış bunu halka. alfabesinden tut, her şeyini değiştirmiş. tozu bile kalmamış saltanatın. akp'nin gitmesi ne ki. yapılır bir şey yani.

    şimdi stadyumlardan ''hükümet istifa'' sesleri yükseliyor ya, kusura bakma kardeşim, halkta bunun karşılığı hiç yok bunun. stadyumda, giydiğin formayla, geldiğin maçta bunu yapman abes. kendin bir şey yapamıyorsun diye giydiğin formayla yapman daha da abes. el şeyiyle gerdeğe giren güvey değil gelin olur. bu durum bence bundan ibaret.

    daha önce yazmıştım, bu hükümet krizle geldi, krizle gidecek diyorlar ya, depremle geldiler, depremle gidecekler diye, aslında hiçbir şey yapılmasa, zaten bu hükümet yolcu ama bakıyorsun, kendi ayaklarına sıkıyorlar. insanlar da buna çanak tutuyorlar.

    bir arkadaş bana yazdı, yurtdışında mısın diye, kardeşim, benim çifte vatandaşlığım var zaten. bundan 4 ay önce yurtdışında bir şirketle iş görüşmesi yapıp reddetmişim sırf burda yaşayayım diye. seviyorum ben burayı. yapmayın, söylemeyin böyle şeyler yahu güldürüyorsunuz beni ):
App Store'dan indirin Google Play'den alın